Arama:

9/01/2018

Phideaux - Infernal (2018)


Phideaux Xavier, Hollywood'da dizi yönetmenliğiyle iştigal eden dünyalar tatlısı bir adam. Tabi ki yetenekleri bununla sınırlı değil. Aynı zamanda şarkıcı, besteci ve multienstrümantalist olduğu da düşünüldüğünde yetenek açısından pek sıkıntısı olmayan, elinden her iş gelen ve bu yeteneklerini de özellikle şarkı yazımı alanında zirve noktada kullanan gerçek bir sanatçı.

Özellikle 2007'de çıkardığı Doomsday Afternoon ile progressive rock alanında tüm dikkatleri üzerine çeken, türlü otoritelerce yılın progressive rock sanatçısı ilan edilen Phideaux, sonrasında çıkardığı Number Seven ve Snowtorch albümleriyle arşa kadar çıkarmış olduğu seviyeyi korumayı da başardı inanılmaz şekilde. Ancak 2011'de çıkan Snowtorch sonrası derin bir sessizliğe gömüldü ne yazık ki. Infernal albümü, Great Leap ile başlayan ve Doomsday Afternoon ile devam eden üçlemenin son parçası olacaktı. Facebook'ta 2015'te "çıkmasına çok az kaldı, miksaja geçiyoruz" gibi güncellemelerin ardından Phideaux, Facebook hesabını da hiçbir açıklama yapmadan kapatınca artık albümden ümidi kesmiştim açıkçası. Sonra aniden 2018 baharında tabiri caizse "çotank!" diye Eylül 2018'de albümün çıkacağı haberi duyuruldu, hem de double-cd olarak!



Dinleyicilik kariyerimin en uzun süreli bekleyişlerinden birinin meyvesi hakkında konuşalım biraz da. Korku, big brother temelli distopik üçlemenin son halkasında da müzikal anlamda çok ciddi bir sürpriz yok. Phideaux'nun müziği genel olarak Pink Floyd soundunu temel alarak bunu türlü eklektik progressive yaklaşımlarla süsleyen bir müzik ve buram buram 70'ler kokarken bunu muazzam bir güncellikle başarabilen bir sound. Her ne kadar geçtiğimiz aylarda piyasaya çıkan We Only Have Eyes For You isimli EP'deki sound genel Phideaux sound'una yakışmayacak kadar tekdüze olmasıyla bir miktar korkutmuş olsa da Infernal neyse ki bildiğimiz, sevdiğimiz Phideaux tınılarıyla dolu bir albüm. Yer yer Doomsday Afternoon'dan aşina olduğumuz melodi ve temaların çeşitli varyasyonlarla geri dönüşleri küçük mutluluklar yaşatıyor insana kesinlikle. Phideaux'nun progressive rock anlayışı yine sıfır enstrümantal akrobasi içeren, enstrüman çalan herkesin eşlik edebileceği basitlikte ama şarkı yazımındaki eklektik, değişkenliğe açık yaklaşımla farkını ortaya koyuyor.

Infernal'ın üç büyük dezavantajla yola çıkmış bir albüm olduğunu söyleyebiliriz. İlki albümün hazırlanış süresi ve dolayısıyla yarattığı beklenti. Tool'un da muzdarip olacağı bu problem, albümü dinlerken "hmmm yedi yıldır bunu mu bekliyordum yani?" diye sordurtmuyor değil. Açık konuşmak gerekirse bu yönden bir hayalkırıklığı yaşamadığımı iddia etmem biraz zor.

Bir diğeri ise tabi ki süresi. İki CD'lik materyal hazırlayıp bunun her saniyesini dinleyiciye cazibe ile sunabilmek sanırım şu ana dek yeryüzünde sadece Pink Floyd'a bahşedilmş bir mucize. Phideaux da bu sıkıntıdan kendine düşen payı alıyor şüphesiz ki. Konseptüel bir çalışmada elbette sözel anlatım, daha doğrusu hikayeyi bir yerden bir yere anlamsal bütünlüğü yitirmeden taşıyabilmek çok önemli ve bu açıdan uzun sürelere ihtiyaç duyulmasını anlayabiliyorum ama pür müzikal bir açıdan yaklaşıldığında Infernal'da albümün neredeyse üçte birlik sürenin filler material ile dolu olduğunu düşünüyorum ve bu bölümlerin olmaması halinde Infernal'ın etki gücünün katlanabileceğini öngörmek çok da zor değil. Bu arada bahsettiğim bu sıkıntı interlude kategorisindeki geçiş parçalarından ibaret değil, normal bir parça yapısındaki eserlerde de hissedilebiliyor. Doomsday Afternoon gibi her anında sizi avucunun içinde sıkı sıkı tutan bir albümle kıyaslandığında beklentilerin altında kalıyor Infernal.

Üçüncü ve en büyük dezavantaj ise üçlemenin son halkası olarak Doomsday Afternoon gibi devasa, bana göre gelmiş geçmiş en iyi progressive rock albümlerinden birinin arkasından geliyor olması ve bir de üstüne üstlük üçlemelerin en vurucu bölümü olması gereken final bölümünü oluşturuyor olması. Ama bir üst paragrafta da belirttiğim gibi Doomsday Afternoon ile kıyaslandığında müzikal anlamda oldukça vasat kalıyor.

Bütün bu bahsettiğim olumsuzlukların temelinde yatan şeyin beklentiler olduğunu anlamışsınızdır umarım. Bütün bunlardan bağımsız olarak bakıldığında Infernal gayet iyi bir progressive rock albümü, özellikle de ikinci yarısıyla. Sadece benim "beklediğim" albüm değil, ama bu kötü bir albüm olduğu anlamına da gelmemeli kesinlikle. Günümüzde kolay kolay böyle albümler bulamayacağımız gerçeği ortadayken şımarıklığın da lüzumu yok bence...

Tavsiye edilen parçalar: From Hydrogen To Love, Tumbleweed, Inquisitor, The Order of Protection

Puan: 7/10 (beklentilerden bağımsız 8,5/10)

1 yorum: