Arama:

8/31/2018

Riverside - Shrine of New Generation Slaves (2013) (Arsiv)



Polonya gibi progressive rock tarihi açısından çok önemli ama önemi az bilinen ve ciddi bir progressive rock geleneğine sahip bir ülkenin günümüzde bu müzik açısından lokomotifi olan Riverside yeni albümüyle bu liderlik kapsamını uluslararası niteliğe taşıma konusunda kararlı gözüküyor. Hoş, daha ilk albümleri olan Out of Myself ile 2005 yılında dahi gözümde bu noktaya gelecekleri besbelliydi, ki bunu hem Metal Pit adlı sitedeki kritiğimde hem de ekşi sözlükte defalarca belirtmiştim ama artık bu albümleriyle bunu kavrayabilmek için önsezilere veya geniş bir prog rock birikimine ihtiyaç bırakmamışlar.

Bir önceki albümleri Anno Domini HD'den ziyade ilk 3 albümlerindeki tarza daha yakın duran SoNGS, tür adına Riverside hanesine yeni bir başyapıt olarak yazılabilir nitelikte bir çalışma. ADHD, barındırdığı yüksek doz agresyon ile belki kemikleşmiş prog metal dinleyicileri için ciddi bir cazibe merkeziydi ama Riverside soundunu tanımlayan birçok element oldukça arka planda kalmıştı. Çok çok iyi bir albümdü belki ama Riverside için doğal bir evrim sürecinin devamından ziyade bir kırılma niteliğindeydi. Evrim de kırılmalarla ilerler diyecekler olacaktır ama bu bambaşka bir felsefe sohbetinin konusu olsun. SoNGS ise melankolik esintileri geri getirip bunu tipik Riverside soundunu ciddi anlamda ileri taşıyarak yapar bir nitelikte. İlk 3 albümü dinlerken "evet burası Anathema gibi", "şurada Porcupine Tree duydum sanki, "vaay Tool'a özenmişler", "burası biraz Marillion-Genesis-Camel kırması gibi olmuş" sözleri ister istemez zikrediliyordu ama bütün bu etkilenimler çok ciddi bir homojenite içinde çok başarılı bir şekilde harmanlanmıştı. SoNGS, dinlerken bu gibi sözleri sarfetmediğim ilk Riverside albümü oldu diyebilirim (Celebrity Touch'taki Deep Purple diye bağıran kısımlar hariç. Zaten albümde çok sırıtan ve gereksiz bir parçaymış gibi geldi bana).

Sanırım Piotr Grudzinski'nin gitarlarının kısmen daha arka planda kalmasının da etkisiyle ilk 2-3 dinlemede çok vasat bir izlenim bıraktı SoNGS bende ama dinledikçe bu izlenim bambaşka bir hal aldı. Grudzinski'den boşalan alanı mükemmel bir şekilde dolduran Lapaj ve klavyesi, Duda'nın akıl alan vokalleri ve kütür kütür basları ile birleşince oldukça dolgun bir sound ortaya çıkmış kesinlikle. Bütün bu faktörler leziz bestelerle birleşince Out of Myself'in kalbimdeki tahtını sarsabilecek nitelikte bir yapıt çıkmış ortaya. Dinleyin, dinletin...

Puan: 8/10




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder